Kılıçdaroğlu: “Bak Erdoğan bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir bu konuda haklısın milletin sözü yeter”
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimler için kullandığı; “Yeter Söz Milletindir” sloganı üzerine, “20 yıldır iş yokmuş gibi şimdi beyefendi ‘Yeter Söz Milletindir’ diyor. Ben bile malzeme yapmaktan çekinmiyorum Bak Erdoğan bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor mafya babaların uyuşturucu baronların pudra şekercilerin Sinan Ateş’i öldürttüğün uyuşturucu tacirleri fotoğrafın Her türlü pisliği ülkemize sokan roman, ülkeye getirdiğin milyonlarca kaçak, o kadınları lanetleyen dilin, gençleri ağlatan torpillerin, hırsızlıklar, çakallar, SADAT, dedi ki: “Asrika’ya, paramiliterler. Evet, millet için söz yeter. Söz Millet İttifakı için yeter artık yeter.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde; Partinin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu, İsveç’in başkenti Stockholm’de Türkiye’nin büyükelçiliği önünde Kuran’ın yakıldığını belirterek, “Üzgünüm ama büyükelçiliğimizin önüne bir soytarı getirdiler. Karanlık bir provokatör ve provokasyon hamlesi yaptırdılar. Mukaddes kitabımız, elçiliğimiz. Onun önünde yakılacağı söylendi. Geldi, o zavallıyı yaktı.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
“SİYASETÇİLER BU ÜLKENİN ÇIKARLARINI DÜŞÜNÜYORSA AİLESİNİN ÇIKARLARINI GERİDE BIRAKMALIDIR: Bahsedilen oturum başkanlığını yapan arkadaşımız olarak bayrağımız ve vatanımız bizim için değerlidir. Bunun için gözümüzü kırpmadan canımızı verebiliriz. Yaparız. Bayrağımıza, vatanımıza gölge düşmesini asla ama asla istemeyiz. Politikacılar böyle olmalı. Ahlaki olmalı. Bir siyasetçi siyaset yaparken zengin olmamalı. Bir siyasetçi zümreye değil bireye, sınıfa değil 85 milyona ayrım gözetmeksizin hizmet etmelidir. Siyasetçi bu ülkenin çıkarlarını düşünüyorsa kendisinin ve ailesinin çıkarlarını ikinci plana atmalıdır. Biz böyle bir siyasetçi istiyoruz. Biz böyle bir yönetim istiyoruz. Ahlaklı bir yönetim istiyoruz. Ahlaki bir politika istiyoruz. Bunun için çabalıyoruz. İmkanımız, yerimiz ve zamanımız elverdiğince bunun için çabalayanları anıyoruz. Kamer Genç de onlardan biriydi. Elinde fenerle Meclis kürsüsüne çıktığı zaman her türlü saldırıya rağmen özgürce fikirlerini söylerdi. Kendisini rahmet ve saygıyla anıyoruz.
UĞUR MUMCU KALEMİNİ SATMAYAN GÜÇLÜ BİR GAZETECİ OLDU: Uğur Mumcu… Uğur Mumcu böyleydi. Evet Uğur Mumcu siyasetçi değildi ama Uğur Mumcu kalemini satmayan yiğit bir gazeteciydi. O bir Kuvayi Milliyetçisiydi. Kalpsiz bir Kuvayi Milliyetçisiydi. Kalemini satmayanlara elbette baskılar, tehditler, yıldırmalar olacaktır. Hatta onlara karşı cinayetler işlenebilir. Uğur Mumcu da onlardan biriydi. Kalemini satmadı, dimdik ve ağırbaşlı durdu. Hayatını kastediyorlardı.
BEDAVA MEDYA İSTİYORUZ, MEDYA HAVUZU DEĞİL: Her yıl binlerce kişi Uğur Mumcu’yu anıyor ve onu saygıyla anıyorsa, onun kalıcı izinin geleceğin tüm gazetecilerine örnek olmasını istiyoruz. Yani özgür medya istiyoruz, ortak medya değil. Kalemini satmayan gazeteciler istiyoruz. Gazeteci kisvesi altında televizyonlara çıkıp iktidarın bütün yanlışlarını savunanlara biz demiyoruz. Bunlar gazeteci değil, onlara gazeteci deniyor. Kalemini satana gazeteci denilemez. Mesele bu.
GERİDE BIRAKTIĞIMIZ ÖNEMLİ ŞEYLER: Orhan Erinç… Bir dönem Cumhuriyet Gazetesi’nin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Cumhuriyet Vakfı Başkanlığı yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı. O da bizi terk etti. Onu sonsuzluğa uğurluyoruz. Cumhuriyet Gazetesi’ne, ailesine ve basın camiasına başsağlığı dileriz. Üzüntümüzü daha önce yaşadığımız olaylarda ifade ederiz ama sonunda her birimiz bir gün zorunlu olarak o yolculuğa çıkacağız. Önemli olan o yolculuğa çıktığımızda geride bıraktığımız güzel şeylerdir.
İSVEÇ BÜYÜKELÇİLİĞİMİZE MUTLULUK GETİRDİLER: İsveç’te iğrenç bir şey oldu. Çok üzgünüm ama elçiliğimizin önüne bir soytarı getirmişler. Karanlık bir provokatör ve provokasyon eylemi yaptırdılar. Kutsal kitabımızın elçiliğimizin önünde yakılması söylendi. Geldi, yaktı o zavallıyı. Amacının ne olduğu o kadar belli ki. Resmi görmek için özel bir zeka düzeyine sahip olmak gerekli değildir. Gidin tahrik edin dediler, bu zavallı İsveç ile Türkiye arasındaki ilişkileri bozmak için her türlü provokasyonu yaptı. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki İsveç yönetimi devletin istihbaratından mahrumdur; Bu provokasyonu izledi ve durdurdu. Hiçbir şey yapmadı. Bu oyunun oynanmasına açıkça izin verdiler. O pislik o kadar alçakgönüllü bir adam ki insan tiksinmekten başka bir şey hissetmiyor. Bu nedenle her inanca, her kimliğe, her yaşam biçimine saygı duyuyoruz. İnançlara saygı göstermek de insan olmanın gereğidir.
YÜKSEK SEÇİM KURULUNA GÜVENMEDİĞİMİ ALLAH AŞKINA VEYA SAĞIR SULTAN DUYDU: Yüksek Seçim Kurulu ile ilgili söylediğim bir şey tartışılıyor… Allah aşkına. Mısır’daki sağır padişah, Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmediğimi duydu. Yüksek Seçim Kurulu’nun hangi olaylarda nasıl karar vereceğini hepimiz biliyoruz. Sanki başvuracakmışız gibi; Yüksek Seçim Kurulu gelip kanuna ve Anayasaya göre karar verecek. Allah aşkına akıl var, mantık var. Vasiyetini saraya ipotek eden adama deniz mi hükmediyor? Yargıç değil. Bunu hala öğrenmedin mi, bilmiyor musun? Gelelim İstanbul seçimlerine. Bire bir zarfın içine dört pusula yerleştirilmiştir. Bu beyler oturup karar verirler. Talimat geldi. İstanbul seçimlerini nasıl iptal edebiliriz? 3 geçerli, biri geçersiz. Nereden biliyorsunuz? Saray öyle dedi. Bazıları bu kararı aldı. Bu kararları verenlere ‘YSK’daki çetelerdi’ dedim. Neden çete dedim? İllegal bir işlem yapmak için bir meydana gelen şahıslara çete denir. Bu kadar kolay.
YARGIYA, YÜKSEK SEÇİM KURULUNA GÜVENMİYORUZ: Şimdi bu Yüksek Seçim Kurulu değişti diyorlar. Evet değişti. Eskiden kalemini, vasiyetini satmayan 3-4 kişi vardı. Vicdanının sesini dinleyenler oldu. Şimdi onları da büyük ölçüde temizlediler. Yenileri gelecek, biliyorum, ne kararlar alacaklarını biliyorum. Yüksek Seçim Kurulu’na güvenseydik sandık güvenliği için özel olarak çalışmazdık. Her oy sandığının güvenliğini sağlamak zorundayız. Nedenmiş? Onlara güvenmiyoruz. Biz yargıya, Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmiyoruz. Çok net söylüyorum, çok net.
ERDOĞAN ELİNİZE BİR AYAKKABI DÖKÜNSÜN, HERKES İZLEYİN: Yolsuzluk yargıda değil, bürokraside başladı. Yargıya devam. Ancak bu, bürokraside ve yargıda herkes böyle olduğu anlamına gelmemeli… Hayır. Hâlâ hukuka ve vicdanına göre karar veren hakimlerimiz var. Bürokraside hâlâ düzgün, ahlaklı işler yapan bürokratlarımız var. Hatta onların yüzü suyu hürmetine bir yerde bir kırıntı kalmışsa bu kırıntı onlar sayesinde kalmıştır. Bozulma o kadar geniş alanlara yansıdı ki, içinde bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ciddi bir bozulma olduğunu görüyoruz.
Allah aşkına siz milletvekillerinden hiç ‘ayakkabı yalayan’ gördünüz mü? Merak ediyorum. Bu milletvekili Ordu’da nasıl geziyor? O zaman Erdoğan’ın ayakkabılarından birini alıp gitsin. Herkes izlesin. Ahlak bozulursa Türkiye bu noktaya gelir. O milletvekili Ordu milletvekili değil. Ordu milletvekiliyim diye seyahat etmesine gerek yok. Ya sarayın oraya gitsin ya da AK Parti genel merkezine gitsin. AK Parti genel merkezinin önüne heykelini diksinler. Heykelin altına ‘Erdoğan’ın ayakkabısını yalamaktan bahseden ve buna namus diyen milletvekilimiz’ yazsınlar. Yapsınlar. İnsan aklını kiralarsa sonuç bu noktaya gelir.
CUMHURİYETİMİZİ DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRACAĞIZ : Bazen diyorum ki AK Parti ve MHP’li milletvekilleri 19 Mayıs’ta Meclis’te önerge veriyor. Küme Liderleri hep birlikte ellerini kaldırırlar, alt beyler derken hep birlikte indirirler. Neye el kaldırdıklarını bile bilmiyorlar. Öyle ki, rüşvet alan hakkında kovuşturma ve soruşturma açılmayacağını söyleyen yasaya bile el kaldırdılar, dediler. Cumhuriyet tarihimizde böyle bir tablo görülmedi. Ama yaşıyoruz. Görmenin faydası, vatandaşın çürümüşlüğü görmesi ve sandıkta değişmesini beklemesidir. Beraber gideceğiz, şerefimizle, gururumuzla, Cumhuriyet sevdamızla gideceğiz, Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız. Kimse merak etmesin.
RİZELİ BUNU UNUTUYOR AMA BAY. KEMAL UNUTMAZ: ÇAYKUR personeli diyor ki… Rize, Artvin, Trabzon, Giresun fabrikalarında çalışan mevsimlik işçiler var. 9300 kişiyiz, bir ekip verilsin. Geçen hafta Küme Milletvekillerimize söyledim, bu hafta da söylüyorum. Bunu yapmaya çalışacağız. Rize halkına söyledim, unutmadım diyorum, kaçak çay biter, Rize Meydanı’nda yakarım. Rizeli bunu unutur; ama Kemal Bey unutmaz.
SON KALDI, GELİYOR GELİYOR: BAĞKUR’un kayıt mağdurları var. Onların da sorunları var. Stajyerlerin ve çırakların sorunları var. Onu çok iyi biliyorum. Sorunlarını biliyorum. Takım başkan yardımcım arkadaşlara söyledim. Bu konuda kanun teklifi geldiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerekli girişimleri yapacaksınız. Bunu hiçbir esnafımız unutmasın. AK Parti hükümeti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan, esnafı ve BAĞKUR halkını hep üçüncü sınıf vatandaş olarak gördü. Kimse unutmasın, biz bütün esnafın sorunlarını çözeceğiz, onları birinci sınıf vatandaş olarak kabul edeceğiz. Ayrıca tüm sorunlarını analiz edeceğiz. Kimse paniğe kapılmasın. Az kaldı, geliyor.
CUMHURİYETİN 100. YILINDA 100 ÖĞRETMEN ATAYACAĞIZ : Beden eğitimi öğretmenlerimiz geldi. Gelip çiçek verdiler. Onlara çok ama çok teşekkür ediyorum. Her biri birer çiçek gibidir. Öğrencileri ile tanışmaları Ferhat ve Şirin’i bir araya getirmek üzere olacaktır. Ben konuştum. Göreceksin. İnşallah iktidara geldiğimizde Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız. Merak etme.
KÖY OKULLARI AÇACAĞIZ. O OKULLARA ÖĞRETMEN ATAYACAĞIZ: Hapishanelerin dolu olduğunu biliyorum. Merak etme. Cezaevlerinde büyük olayların ve insan hakları ihlallerinin olduğunu biliyorum. Yaşlıları ve çocukları tanıyorum. Anneleriyle kalan çocuklar tanıyorum. Hepsini biliyorum. Hiç merak etmeyin, bu ülkeye mutlaka ama mutlaka barış getireceğiz. Sadece yüz bin öğretmen mi atayacağız? Hayır efendim. Yüz bin öğretmen ataması… Bunu takip edecek. Köy okulları açacağız. O okullara da öğretmen atayacağız. Tüm organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kuracağız. Oraya da öğretmen atayacağız. Yoksul mahallelerden başlayarak mutlaka ama mutlaka her mahallede anaokulları açacağız. Orada da binlerce öğretmen görev yapacak. Öğretmenlik mesleğini toplumda en saygın meslek haline getireceğiz. Onun için söylüyorum, öğretmenlerle ilgili öğretmen meslek kanunu çıkaracağız. Öğretmenlerin farklı bir yasası olacak.
TEHDİT ETMEZSENİZ NAMER’SİNİZ. BİR MİL GERİ DÖNMEYECEĞİZ: Sadece bunlar mı? Hayır 128 milyar dolar Merkez Bankası’nın arka kapısından içeri alındı. Değil mi? Biri onu unutursa Kemal Bey unutmaz. Devlet hazinesinden alınan 418 milyar doları ben alacağım, personele, köylüye, memura, emekliye, öğretmene, sanayiciye vereceğim. Bu uyuşturucu oligarklarıyla, mafyalarıyla da mücadele edeceğiz. Zaman zaman tehditleri geliyor. gelsin Tehdit etmiyorsan, korkaksın. Bir santim geri adım atmayacağız. Yemin ettim: Gariplerin ve vatandaşların haklarını ve kanunlarını sonuna kadar savunacağız. Çünkü biz Kuvai Milliyetçileriyiz. Çünkü biz bu devleti kuran Kuvayi Nationala geleneğinden geliyoruz. Anadolu ve Trakya Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin evlatlarıyız. O yüzden kimsenin en ufak bir endişesi olmasın.
CEM ERSOY TAHLİYE EDİLMİŞ VE ULUSLARARASI YAZILARDA 11 BİN 433 ATIF YAPILMIŞTIR. BU KİŞİNİN 290 BİLİMSEL ESERİ VAR: Üniversitelere önem vereceğiz. Üniversiteler bilimsel özerkliğe sahip olacak. Üniversiteler mali özerkliğe sahip olacak. İdari özerkliğe sahip olacak. Her üniversitenin bilgi üretmesini istiyoruz. En nitelikli hocalarımız ve bilim adamlarımız bu üniversitelerde görev yapacak. Önlerindeki tüm engelleri kaldıracağız.
Bir olay var… Boğaziçi Üniversitesi’nde… Önce bir cümle: Hikmet devletin ruhudur. Devlet adalet ve ahlak üzerine kuruludur. Bilgeyi, alimi korumalıyız. Bilgelerin korunmadığı hiçbir inanç yoktur. Her inanç, her kültür bilge insanları korur. Çünkü bilge, topluma yön veren kişidir. Bu bağlamda bakılmalıdır. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde 40 yıldır bu görevi yapmaktadır. Profesör. Cem Ersoy’u görevden aldılar. 31 yıllık bilgisayar mühendisidir. Yayınlarına uluslararası makalelerde 11.433 atıf yapılmıştır. Bu kişinin 290 ilmi eseri vardır. ve Avrupa Birliği TÜBİTAK ulusal destekli yarışma projesini başarıyla yönetti. 2022’de dünyanın en etkili bilim adamları listesine girmiş bir kişi. Şimdi bu kişiyi görevden alıyorlar.
Vicdan sahibi, AK Parti ve MHP’ye oy vermek isteyen vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu kişiyi tanımıyorum. Ama bu kişi Türkiye’nin adını tüm dünyaya duyuruyorsa, akademisyense, yazılarına 11 binden fazla atıf yapılıyorsa neden bu kişiyi üniversiteden alırsınız? Neden görevine son verdin? Akıl ve mantıkla alakası yoktur. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocama ve hocalarıma şunu söyleyeyim, dört beş tane daha sabredeceksiniz. Bundan sonra her şey yoluna girecek.
ERDOĞAN’IN BİLMEDİĞİ BİR ŞEY VAR. BU SİZİN HESAP UZMANINIZ KARDEŞİNİZ : Bozkurt Belediye Başkanımız aramızda. Benim özelliğim şikayet etmemek. Bir sorun varsa, sorunu çözmek isteriz. Önce Şanlıurfa’ya gittim. Şanlıurfa’daki bütün çiftçiler şikayetçi. Enerji fiyatları çok pahalı. Şanlıurfa Belediyesi’ni bize verin, Şanlıurfa’daki bütün çiftçilere elektriği bedava verelim dedim. Evet, ona söyledim. Sonra bir şahıs çıktı ve ‘Elini tutacak kimse yok mu, sen yap’ dedi. Bunu Bozkurt Belediye Başkanımız yaptı. Erdoğan’ın bilmediği bir şey var. Bu kardeşiniz muhasebeci. Geliri, tüketimi, harcamayı, biriktirmeyi bilen, liyakatin ne olduğunu ruhunda özümsemiş bir gelenekten geliyorum. Yapılamaz, yapılabilir. neden olmasın Doğalgaz alıyorlar, dolar ödüyorlar. Kömür alıyorlar, ta Afrika’dan dolar ödüyorlar. Akaryakıt getiriyorlar, dolar ödüyorlar. ah, tanrının güneşi beş parasızdır kardeşim. Yaparsın, yaparsın, elektrik alırsın, çiftçiye bedava verirsin. Fazla elektriği satarsınız. Çiftçi kendi üretimi dışında elektrikten de pay alıyor. Yani elektriğin değerli olduğunu söyleyen çiftçi elektrikten gelir elde edecek. Bunu belediye başkanımız yaptı. O bir muhasebeci değil, o bir eczacı. Bir kooperatif kuruldu. Çiftçinin maliyetinin yüzde 30’unu oluşturuyor. Doğal gaz ve kömür lobilerine teslim oluyorlar. Biz kimseye teslim olmayız. Bizim böyle bir geleneğimiz yok. Çiftçinin ve vatandaşın yararına ne gerekiyorsa yapacağız. Lobiler için değil, vatandaş için çalışacağız.
ORMAN YANGININDA EN BÜYÜK ÖZLEMİ DUYARLAR: Toplumun en fakir kesimi orman köylüleridir, onların sesi pek yoktur, yeterince örgütlü değildirler ama orman mühendisleri o alana daha çok ilgi gösterirler, sorunlarını bir şekilde dile getirirler. Ankara’da bir toplantı yaptık ve onlara 15 maddede orman köylüsü için neler yapacağımızı anlattım. Orman köylüsü kardeşlerim unutmasınlar; Bir ağaç yok edildiğinde, çocuğunuzu yok etmiş gibi hissedersiniz. Bir orman yangını çıktığında en büyük üzüntüyü yaşarlar. Orman onların geçim kaynağıdır. Ama ormanları tüccarlara getirdiler. Orman köylüsünü ortadan kaldırdılar. Yedi buçuk milyon orman köylümüz var. Orman köylüsü kardeşlerime sesleniyorum: Hiç merak etmeyin, o tüccarları oradan çıkaracağım, ormanı orman köylüsüne teslim edeceğim. Orman köylüsünün kendi ormanıyla ilgileneceğini göreceksiniz.
HİÇBİR ORMAN KÖYLÜSÜNÜ BAŞKA HİÇBİR DURUMA KOYMAYACAĞIZ: Kooperatifleri yaygınlaştıracağız, her orman köyünde, her hanede bir kişi mutlaka kooperatife üye olacak. Kooperatifte orman mühendisleri, orman endüstri mühendisleri çalışacak. Kooperatifin avukatlığını yapacak. Bu nedenle orman köylüleri kışın yakacak olarak kooperatifin öngördüğü ölçüde herhangi bir bedel ödemeden ormandan temin edeceklerdir. Boş yer varsa ormana ceviz ve badem ekecek ve gelirinin tamamı orman köylüsüne ait olacaktır. 15 vakada orman köylülerinin bulunduğu tüm köylere ve muhtarlara görüşümüzü ileteceğiz. Önümüzdeki dönemde muhtemelen sadece orman köylüleri üzerine özel bir çalışma yapacağız. Ormanlar gerçekten senin olacak. Ormanlarınıza çocuklarınız gibi baktığınızı biliyorum. Sadece ormanda değil, tarımda da çalışan tüm gençlerin ve ormanda çalışan kadınların sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Zamanı geldiğinde emekli olacaksın. Emekli maaşınız olacak. Hiçbir orman köylüsünün bir başkasına açılmasına izin vermeyeceğiz. Herkes kazanacak, herkes üretecek.
GAZİANTEP YETİŞTİRİCİ KOYUN KEÇİ YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİ ATANDI: Kayyum uygulamalarından hep şikayetçiydik. Yeni bir uygulamamız var. Gaziantep Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’ne kayyum atandı. Neden atandı? Çünkü sendika lideri ‘biz hakkımızı arıyoruz’ diyor. Seslerini duyuramadılar, Ankara’da sesimizi nasıl duyururuz diye Urfa yolunu keser gibi. Bari ihracatına izin verin, siz izin vermiyorsunuz. ‘Mahvolduk’ diyor. ‘Personel sayımızı artırdık, mandıra tesisleri kurduk, 6 adet satış mağazası açtık, güneş enerjisi elde edilmesini sağladık. 140 haneye güneş enerjisi paneli hediye ettik. Kırsal kesimde 60 üyemize çadır verdik.’ Yani gerçekten üsleri için çalıştılar. Sonunda, “Neden gidip o hareketi yaptın?” diye bir kayyum atadılar. Osman Türkman’a sesleniyorum: Siz ve arkadaşlarınız, helal ekmek için birlikte mücadele eden sizler için AK Parti’ye oy verirseniz, MHP’ye oy verirseniz iki elim var. Demokrasi istemiyorsan, hakkını ve hukukunu istiyorsan merak etme, hata yaparsak bizi eleştirirsin. Ama kimse sana kayyum atamaz. Özgür olacaksın, rahat edeceksin ve kazanacaksın.
BAK ERDOĞAN; BOZUK SAAT BİLE GÜNDE 2 KEZ GERÇEĞİ GÖSTERİR, BU KONUDA HAKLISINIZ, MİLLETİN SÖZÜ YETER: Sonunda Erdoğan çıkıp konuştu, ‘Yeter söz milletindir’ diyor. Teşekkürler. Güya 20 yıldır iş yok ama beyefendi ‘Milletin sözü yeter’ diyor. Kazanmak için tüm düğmelere bastı. Aklına ne gelirse onu yapar. Atıyor, tutuyor, her şeyi söylüyor. Çaresizliğinden dolayı şehit Menderes’i bile kullanmaktan çekinmez. Bak Erdoğan; Bozuk bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir, bu konuda haklısın. Yeter sözler millete aittir. İlk kez gerçek bir şey söylüyor. Ey Erdoğan saraylarına yeter. Çocuklarınızın milyar dolarlık vakıfları için yeter. Bu yeterliyse, beş kişilik çeteleriniz için yeterli. Mafya patronlarına yeter. Bu yeterliyse, uyuşturucu baronlarına yeter. Toz şekerlemeleriniz için bu kadar yeter. Bu da yeterse, tacirlerin Sinan Ateş’i öldürtmesi yeter. Yetiyorsa her türlü pisliği ülkemize sokan bir fotoroman yeter. Ülkeye getirdiğiniz milyonlarca kaçak için yeterli. Yetiyorsa o hanımlara küfreden dilin yeter. Yetiyorsa gençleri ağlatan torpidolarına yeter. Hırsızlığa yeter, çakallara yeter, SADAT’a yeter, Asrika’ya yeter, paramiliterlere yeter. Evet, yeter söz millete aittir. Söz Millet İttifakınındır, yeter artık yeter.”